26 Ağustos 2016 Cuma

Aslında... (Bizim Düğün)

Tbt günü var ya evrensel.He işte ben de şimdi annemin evinde her perşembe dibine vuruyorum anıların.Normalde pek denk gelemesem de tbt şeysine,buradayken çok eğlenceli. :)

 Geçen de fotoğraf albümlerinin arasından bizim düğünle ilgili gazete küpürünü buldum.Yazılan yalan yanlış şeylere,gazeteye haber olduğumuza o zamanki gibi güldüm.İnstagrama koyunca da bir kardeşim altına "Ne güzel çok eğlenceli anılarınız var" yazmış.Şöyle bir düşündüm gülümseyip.Hakkaten bizim düğündür evlenme sürecidir komik komik anlattım hep.Bazen burada da.Çünkü komik.Ve ben hatırladığımda çok eğleniyorum.Ama bu bir cümle yorum şöyle derince bi düşündürdü beni.Göründüğüm fotoğrafı.Çünkü

ASLINDA

 Biz kendi düğünümüzle ilgili para biriktirmek dışında hiçbir hazırlık yapmamış ve geldiğimizde hazıra konmuştuk.Çünkü ben pek o işlerden anlamazdım.Hem annemin gönlü olsun,hem de heyecanına zevkine varsın  diye O'na bırakmıştım.Zaten Japonya'dan çok da burnumu sokma imkanım yoktu.Öyle olunca;

1) PASTA keseceğiz,pasta sahneye bir geldi! Bildiğin dört köşeli karton kutu! :))) Çünkü otel "pasta bizden abla hallederiz demiş.Ama sahneye karton kutu çıkacağını,sonradan davetlilere pasta dağıtılacağını söylememiş.Kontrol etmeyince de.. :) Bu arada Japonya'dan 50 kadar misafirimiz var.Japonya'da düğün demek pasta demek.En çok para neredeyse pastaya gider.En ihtişamlı göz alıcı,sanat eseri olanı çıkar.Pasta çıkınca herkes fotoğraf makinesi elinde sahneye koşar.Rezil olduk mu Japonya tayfasına :))))))))

2)Pasta kesilirken (yalancı pasta :) ) garsona bahşiş verilirmiş.Ben öyle işleri pek bilmediğimden,Kou'nun da bilme imkanı olmadığından cebimizde falan beş kuruşsuz öyle kaldık sahnede.Garson para ister! Annemler de hoş beşten farketmiyor.Sen teeee Japonyaya kız ver.Adam pinti çıksın ;))) Neyse garson Japon mapon diye neyse dedi. :))) Sonra babam affettirmiiş bizi neyse :)

3)Nişanda makyajımı yapan kuaför harikalar yaratmıştı!Bayılllmıştım o makyaja.İllaki gene o yapsın dedim.Ama artık gelinliğe mi uymadıysa,ters gününe mi geldiysem,10bin kat fondotenle önce bildiğin kırışık bişey oldum,sonra da pandaya dönüştüm.Ağlamim hadi bundan da olmiyim dedim boşverdim. :)

4)Kou'nun abisi Londra'da yaşıyor.Bi kuaför arkadaşını da getirecekti.Gelmek istemiş düğüne.Hem de Türkiye'ye.Adam Londra'da defilelere falan çıkıyomuş.Yapsın mı saçını dedi.Ben de hem ayıp olmasın hem otelde hazırlanırız iyi olur diye peki dedim.Çünkü öyle konvoy monvoy da bana göre değil.Araba bile süslemedik.Neyse bi 5 kişi daha yapar dedi.Tamam dedim.Önce benim saçımı baya tiftikli koyuna çevirdi.(Kou duymasın.Ona bile söylemedim bu duygularımı :) ) Sonra da geri kalan plandaki yakın akraba 5 kişiyi yaklaşık 5 saatte bitirdi.Ve ben daha iyi saç yaparım sanırım..Üstüne de kendi karısının saçını bir saat yaparak bu arada ayıp olmasın diye biz sahneye çıkmadan Onu bekleyerek  aşşağıda bekleyen misafirleri 1 saatten fazla beklettik.Bu arada Japonlar kuzu kuzu öyle oturup beklerken,Türk misafirlerim (bir kısmı diyeyim) yemeklere daldı :D Manzarayı düşünün :) Neyse dedim ağlamadım :D

5)Gelinlikle sahneye çıkarken zaten alelade tutturulmuş duvağıma hiç tanımadığım veledin biri şaka olsun diye asıldı.Ve ben sahneye tek elim kafamdan sökülmüş duvağımı tutturmaya çalışarak çıktım. Veledi göremedim ama bak tanıyanlar okuyor eminim.Biliyorsanız bugün hala aynı hisleri taşıyorum.Verin Onu elime :D

6)Yine fotoğraf çekimleri için hiçbir hazırlığımız olmadığı için,(öf evet hepsi benim suçum)öyle afilli bi pozumuz bile yok.Hala bi aklımda kalan bişey varsa o da albümde duran 20 sene öncesi pozları :) Neyse kısmet 10.yılımızda nikah tazelemeye artık. :D Ayşe Arman'ınkilere bayıldım çünkü!Ben de yapacağım :D

6)Kimono da giydik öyle hoşluk olsun diye.Kimonoyu giymesi zaten bir saat,Sonra çıktık o kimonoyla napıcaz.10 dakika dolandık salonda,fotoğraf çekindik.Geri girdik üstümğzğ değiştirdik.Tam komediydi :D

Yani şimdi hepsini düşününce baya fiyasko doluydu :D Ama ben düğünümü hatırladığımda aklıma Kou'nun söylediği şarkı,okuduğu mektup,tüm ailenin sahneye koşup birbirine sarılması,JGiydiğim kimononun Kou'nun annanesinin kimonosu olması.Japon misafirlerin attığı göbekler,bir arkadaşımın "hayatımda gördüğüm en romantik düğündü"sözü,Erdek'in mahalle gazetesine çıkacak sandığımız görüntülerin Kanal D sabah haberine çıkması,oradaki bi dolu yalan dolan komik hikaye :) geliyor.

Polyanna mıyım ki :D Olsun hayat böyle güzel.Onun için bence güzel şeyler hatırlanmalı.Neden anlattın derseniz,hikayeleri kusursuz yapan onları anlatanlar ve dinleyenler çünkü.İzlediğiniz hiçbir hayat hiçbir olay mükemmel değil gençler.





25 Ağustos 2016 Perşembe

En Sevdiğim Takipçi.(Japonya varoşu Duygu :)))

 Türkiye'de uzun kalınca ne kadar farkedemediğimi farkettim bazı şeyleri.İnstagramda beni takip eden arkadaşlara hiç takipçi demedim bugüne kadar.Çünkü biraz tepeden ve itici geliyor bana.Ama bugün affınıza sığınarak sadece bir grup için kullanacağım.Uygun düştüğünü sanıyorum..

 Anlatacağım gene mazallah içimde kalmasın :) Takipçilerimi ancak çözdüm. :)Sanıyordum ki her yorum yapan,merak eden,soran,okuyan aynı.Merak ediyorlar.Merak güzel birşey bence.Öğrenme isteği çünkü.Ben de meraklıyım.E anlatmayı da seviyorsam anlatıyorum bol bol.Ama merak var merak varmış demek..

 İnstagramdan tanıdığım,birkaç arkadaşla görüşme fırsatım oldu.Çok heyecanla hoşuma giderek.Genç arkadaşlarım bana sanki ünlü pop yıldızıymışım falan gibi hissettirdi. :) Yerim onları :) Öyle olmadığını,hayallerin imkansız olmadığını,ben değil ünlü pop yıldızlarının dahi sıradan insanlar (hatta bazen çok çok sıradan) olduğunu bi nebze hissettirebilmişimdir umarım.Yada hayal kırıklığı olmuştur belki.Gözde büyütmemek lazım tecrübesi de önemlidir. :)

 Bir de şöyle diyalogum olan arladaşlar oldu.Tam bu şekilde değil,azıcık dolaylı ama gayet net " Yanlış anlamazsan evin biraz şey..Orda fakir misin?","Evin şehrin içinde mi,biraz uzakta mı? ( Gece kondu?varoş varsa Japonyada :)) )","Kocan ne kadar kazanıyor?Yetiyor mu?","Japonya'da istediğinizi alabiliyor musunuz?"

 O zaman "Yok.Gayet fakir ama gururluyum" deyip gülümseyemedim.Aklıma gelmedi ya. :))) Şimdi çok gülerek yazıyorum.Ben de jeton geç biraz.Hiç hazır cevap değilim.İyi yazarım ama o an bi güzel anlatıyorum alık gibi :))Bi de uzun kalınca Türk kanı gelmeye başladıysa gülüp geçemedim,azıcık "ne diyo bu abla ya" hissi geldiyse içime.

 Neyse yani kısaca istedim ki yazayım buraya.Bunları merak edip de çaaat diye sorma fırsatı olmayan takipçilerim varsa başka da (vardır eminim) herkes rahatlasın.

1)Valla açıkçası Japonya'da hangi tabaka olduğumu bilmiyorum.Çünkü Japonya'da kimde para var 1km uzaktan anlayamazsın.Karun gibi zengin değilse eğer herkes aynı hayat yaşıyor arkideşim.Japonya'da fakir yok.Çalışmayan var.Ama tahminen varoştan azıcık hallice olsam gerek :))

2)Evim,arabam,hiç bişeyim yok.Çünkü Japonya'da evi alıp ömür boyu kira gibi ödüyorsun.Biz yarın öbür gün kafası esip başka bir yere göçebilecek bir aileyiz.Oturduğumuz yer şehir içi ve kimsenin araba kullanmadığı,trenle ulaşım sağladığımız bir yer.Araba lazım olunca kiralamayı tercih ediyoruz.Daha önemlisi Japonya'da insanlara evi yada arabası var mı yok mu diye saygı duymuyorlar.Ben de Kou da mal mülk edinmektense bugünü güzel yaşamayı seven insanlarız.Haa japonya ada ülkesi olmayaydı bir karavan isterdim ama :D

3)Evim Tokyo'nun içinde :) Ama nişantaşı ayarı pahalı bir yerde değil.Bahçelievler diyeyim.Kiram şehir dışına nazaran biraz pahalı ama çok değil.Evim birçok Japon aileyi tatmin eden evlerden azıcık geniş ama bir Türk ailenin asla tatmin olmayacağı kadar küçük.Mobilya?Evet fazla yok.Nereye koyacağım yahu? :) Ama bu durumda bile gelen Japon arkadaşlarım çok sevimli bir evim olduğunu söylüyor.Sağolsunlar.Seviyorum Japonları :)

4)Çocuğum bişeyden mahrum kalmıyor çok şükür.Mahrum kalmakla neyi kastediyor sunuz bilemiyorum ama en azından üniversiteye kadar Türkiye tarzı düşünülecek iyi okul kötü okul olmadığından herkesle aynı imkanlara sahip.İstediği bir sanat,spor vs ilgisi olan alanla ilgili eğitim alabilir.İstediği etkinliğe katılabilir.Çünkü bu imkan Japonya'da çalışıp kazanan herkes için var.Sonra ne bileyim canının istediği birşeyi alıp yiyebilir.Bir de Meyra'nın arkadaş anneleri arasında meşhur Meyra'nın evi çok eğlenceli çünkü çok fazla oyuncağı var...Ama bu biz anne babasından değil dede ve annane kaynaklı..Gönderme dedikçe habire Türkiyeden koli geliyor...

 Böyle işte..Benim kafa fazla bu tarafa basmadığından başka ne merak ettiğinizi düşünemedim.Ama hani sorarsanız yorum falan,daha fazla uzatamayacağımdan bence siz atlayın uçağa Japonya'ya gelin.(bilet birazcık pahalı olabilir yalnız..) Ben sallıyor olabilirim.Kendi gözünüzle görün.Hem Japonya görmüş olursunuz hem beni analiz edebilirsiniz.Fakirsem "ayyy kız o da böyle takipçisi falan var ama yaşadığı hayat değil" şeklinde hayatınıza renk oluveririm.Eh orta halliysem "aman havasından geçilmiyo da,çok da şey değil yani "der bi rahatlatsınız.E ondan sonrası kocası filmci falan,indi mi çıktı mı heyecanlı olur :) Yalnız of bide bakıyosun denizde kum bende paraysa!!!Ama çaktırmıyosam böyle musallat olmasınlar falan diye.Ayyy o zaman napayım haset maset artık..ya da illaki kurtlanacaksaniz valla mutluyum be! 😁😄😄

 Bak sakın ha yanlış anlamayın.Bu şekil soran arkadaşlar da okuyacak çünkü.Lütfen alınmasınlar.Çünkü burada işler böyle yürüyor.Kafaların dolar olduğu ortamda bi bakıyosun kafa ayak uyduruyor.Öyle çalışıyor..Akla ilk bunlar geliyor..Ben sadece üzülüyorum.Gerçekten..Çünkü bi sır vereyim size,paranın sınırı yok.Ne kadar olursa dahasını istersin.Çünkü para oldukça ortamın değişir.Ve o ortamda hep senden daha zenginler vardır.Hayatın senden daha zengine yetişmekle geçerse...Yazık ya..yapmayın bence..hani söylemekle anlaşılmaz tabi ama..

 Neyse,yazının ana konusundan kopuyorduk.En sevdiğim takipçi diyordum. :) Yok yok onlara takipçi diyemem.Hepsi hayatıma dokunan yada hayatına dokunduğum dostlar.İnstagramdaki en sevdiğim hepsiyle tek tek birgün bir yerde görüşmek istediğim dostlar işte aşşağıdakiler.

1)Genç arkadaşlarım.Hayalleri olan.Akılları ilk sırada daha iyi model arabaya,daha yeni daha büyük eve,statüye,en akıllı en çalışkan en zeki çocuk benim çocuğa henüz dönmeyen (umarım dönmeyecek olan),hayalleri yıkılmamış gençler.Seviyorum sizi.Benim elimden gelen birşey varsa gücüm oldukça da bir tutam olsun yardımcı olacağım size.

2)Annaneler,babanneler.Zamanında mecburen gelecek kaygısı vs çatışmasına belki de girmiş ama artık tek isteği torununa güzel bir dünya,güzel bir Türkiye kalması olan,Onun yada Onların huzurlu sağlıklı yaşamaları en büyük dilekleri olan komplekssiz ton ton annane babanneler.(Kompleksliler hariç :) ) Sizi de çok seviyorum.Nolur kalın buralarda.

3)Büyük çoğunluğu malesef yurtdışından (malesef çünkü yurt içinin halinin göstergesidir bu ),ama bir kısmı da yurt içinden yaşıtlarım,belki biraz abilerim ablalarım.Ne dediğimi çok çok iyi anlayabilen insanlar.Yorum yapan yada yapmayan ama bazen özelden destek olan,fikrini belirten,çok sevdiğim yan komşum yada yıllardır tanıdığım bir yakınım gibi hissettiren dostlar.Sizi de çok seviyorum.Ve fikir almaktan tartışmaktan çok çok zevk alıyorum.

 İsim vermedim ama gerek yok.Herkes kendini biliyor.Anladınız siz onu :)

11 Ağustos 2016 Perşembe

Japon Koca Bulmak..

 Şimdi yabancı uluslararası (azıcık da takip edeni olan) çiftlerin tbt günü vazgeçilmezi, düğün nişan fotoğraflarını falan paylaşınca,hemen bir iki mesaj alıyorum."abla ne güzel ya.Ben de Japon biriyle evlenmek istiyorum","ayyy abla benim de hayalim Koreli yada Japon biriyle evlenip orda yaşamak","ablaaa nasıl tanıştınız?Okulda falan oluyor mu öyle yakınlaşma?"

 Ben instagramda elimden geldiğince aldığım tüm dm'leri cevaplamaya çalışıyorum.Bu kardeşlerimin de hayallerini yıkmadan,kırmadan elimden geldiğince yazıyorum.Ama topluca bir bu konuya değinmek istedim.

 Ben mesela liseye kadar (üniversitede birazcık olablir) Tarkan'la of ne hayaller ne hayaller. :) Birgün tanışacaktım.Of bana nasıl aşık olacaktı öyle böyle değil. :) Şimdi bu Koreli Japon işi de bana biraz öyle geliyor.Belirli bir kişi olmasa da çekik gözlü uzak doğulu artiz arkadaşlara vurulup öyle koca isteme.Hepsi de gözümüze aynı görünüyor nasıl olsa. :D

 Ha isteyin tabi.Yeminle hiçbir kötülük bulmuyorum ben bunda.Zamanlama itibarı ile yaş ve hormonlar için hayallerle mutlu olunacak en güzel zaman.Biri benim Tarkan'la olan hayallerime çomak soktuğunda mesela o zaman (ki 10'da 1'ini bilmezlerdi) ,vallahi kedi gibi üstüne atlayıp o dalga geçer sırıtmasını pençelerimle suratına resimlemek isterdim.

 Onun için anlıyorum yani.Hele de şimdi ne yalan söyliyeyim iyidir Japon koca. :D Aşşağıda bir yerlerde yazmıştım.Heheheh.Ama size tek bir nasihatım var.Bu hayalle yola çıkıp,Japon olsun Koreli olsun taştan olsun demeyin.Var çünkü öyle bazen..Size ilgi gösteren,Türk olsa adı muhtemelen Abdulrezzakhamidosman (anladınız siz) olacak,ve yine Türk olsa yan gözle bakmayı bırak,muhtemelen o size yan gözle baksa koşarak uzaklaşacağınız adamlara evlenmeyin...

 Avrupalı kızcağızlar nasıl Türkiye'ye gelip caaanım Türk erkeğimin kaşına gözüne vuruluyor.Gene nasıl Tükiyemize gelin gelen birçok Japon Hanım kızımız kimlere kanıyor..İşte öyle..Başka bir milletin,kültürün,hele ki bu uzakdoğu olacak kadar zerre anlamadığımız bir yerin iyisini kötüsünü seçmek bilmek zordur.Dünyada her memlekette iyi insan da kötü insan da,onu geçtim ömür boyu yanında isteyebileceğin yada isteyemeyeceğin adamlar var.Ama bunu anlamak zor.Kendi kültürünüzdeki erkekleri nasıl ince eleyip sık dokuyorsanız öyle düşünün olur mu.Çünkü Japonya'da yada Kore'de elbette çok güzel adamlarla evlenmiş Türk kızları var. Çok güzel Türk adamlarla evlenmiş uzakdoğu kadınları da var.Siz de onlardan biri olun isterim ben ne bileyim..

 Hatta boşverin bunları.Aşık olun! Ama gözleri çekik diye değil.Gerçekten.. :)

9 Ağustos 2016 Salı

Kavga...

 Gene kıyaslama olmasın dedim.Kavga koydum adını.Kavgayı anlatacağım çünkü..

 Kahvaltımızı etmişiz,annem kar gibi çamaşırları balkondan sallandırmış,biz de balkonda Meyra ve iki güzel ablasıyla meyve yiyoruz.Aniden yandaki evin bahçesinden koca bi uğultuyla bir toz bulutu bir duman.Bir is duman kokusu..Bu arada uğultu devam..

 Bahçe kapısının birşeyini mi kesiyorlarmış.Ama neyi neyle kestiklerini bilemiyorum.İçeri kaçalım dedik.Ama mahalleyi bırak,cam pencere açık olduğundan evin içi bile duman dolmuş.Kokuyor.Artık çok geç olsa da annem koştu çamaşırları topladı..Kendi kendimize söylendik..Yandaki beyfendinin karakterini bildiğimizden neyse dedik bişey demedik..

 bişeyle bişey kesme olayı 20 dakika kadar sonra son buldu.Arkasından matkap mı,kaynak mı bilmiyorum,tam üç saat..En son Meyra'yı uyutmaya çalışırken zaten tepeme gelmişler,çıktım bizim balkondan seslendim.

"Pardon ne zaman bitecek acaba şu keme biçmeniz?"

Taman ben biraz kızgın sormuş olabilirim.Ama beyfendi de tam beklediğim tepkiyi verdi.Ağzında sigarasıyla "hölooolooo  Yapmıyak mı! Ne anlayışsızsınız!!Gapıyı yapıyoz napalım!Hülğğlugoupu Git polis çaaar!!"

Zaten bu beyfendiyi torunlarına davranış tarzından,hitabından gayet iyi tanıyoruz.Bazen çocuklar için gerçekten üzülüyorum..Neyse ben de elbette tartışarak anlamasını sağlayabileceğim birşey olmadığından,azıcık artık kendimi rahatlatmak için mi ne;

"Kim anlayışsız!Yapıyorsanız usulu var!Balkonda kahvaltı edeni var,dışarı çamaşır asanın var!Usulen biz böyle bir iş yapacağız denir!Saygısızlar!"

Dedim içeri girdim.Adam hala "Hülğholuhoo" bişeyler bağırıyordu..

Şimdi durumu analiz edeyim diyorum..Sanki ben anamın karnından Japonya'da doğmuşum..Ama insan medeniyete kolay mı alışıyor neyse artık..Böyle bir iş yapılması illaki lazım geliyorsa ve direk söylenemiyorsa posta kutularına üç gün öncesinden yapılacak işi ve saatini,kaçtan kaça kadar olacağını yazan kağıt bırakıyorlar.Bu sadece böyle kirli ve gürültülü işler için değil,300 metre ileride kazacakları kuyu için de aynı..

Ha aynı düzeni gelip burada aramak tabiki anlamsız.Ve herkesi böyle yaftalamak da değil asla amacım.Mesela tam karşımızda oturan abi de kapı yaptı bahçesine elleriyle.Ama her gürültülü bir iş yapacağında gelip,gelemediyse seslenip "çocuk uyuyor mu?" diye sordu.Sağolsun.Aldı kapıyı çıktı terasında kesti biçti.

Ama işte bu genel sinir,her bişeyi kendine hak görme,başkası tarafından asla bakamama,başkasının hakkını hiçe sayma..Nasıl düzeltmek lazım bilemiyorum.GAVUR Japonya gibi nasıl olsak bu konuda..Fena mı olur..

5 Ağustos 2016 Cuma

Japonya İle Kıyaslamak..

 Ülkeleri birbiriyle kıyaslamak hiç hoş karşıladığım birşey değil.Her ülkenin kültürü başka alışkanlığı başka.Mesela Japonya'ya gelip,birşey görüp "Amaaan bunu biz Türkiye'de daha güzel yaparız.Amaaan bu bizde de var" yaklaşımındaki arkadaşlara da pek sempatiyle bakmam.

 Ama mevzu eğitim,görgü,saygı olayına gelince hele de işin içinde çocuk varsa elimde değil kıyaslıyorum..Ha şimdi bu yazıyı okuyup "Hıh bu da hep ülkemizi kötülesin,hep yabancı memleketler güzel de(Y)il mi" zihniyetindeki arkadaşları hemen bu kısımda okumayı bırakmaya davet ediyorum.Çünkü yazılarımı takip eden dostlar bilir,olaylara gayet objetkif bakar,yeri gelince Japonya'yı da yerin dibine sokarım.

 Neyse...Şunu diyecektim...

 Eğitim bir tek büyğk okullarda olmuyor..Çocuk o boşver öğrenir dedin mi o ülkenin halinden hayır gelmiyor..

Şöyleki;

Geçen gün Meyrayla parka gittik.Salıncak sırası bekliyoruz.Salıncakta 5 yaşlarında bir kız çocuğu salanıyor.Ben Meyraya "abla sallanıp sıra bize gelince binersin tamam mı" diyorum.Meyra da "Tamam" diyor,uslu uslu bekliyor.Kzı bize dönüp;

Kız:Ben salıncağı size vermiceem.
Ben:Neden?
Kız:Çünkü Mehmet(kuzeni.Gerçek adı bu değil.) eve gitti.O gelcek.Ona vercem.
Ben:Ama Mehmet burada yok.Biz sıra bekliyoruz.Mehmet gelince o da sıraya girsin.
Kız:Olmaz.Ben Mehmete vercem.
Ben:Neden?

5 yaşındaki kızın verdiği cevap,ülkemin halini ÇAAAT diye suratıma patlatıyor.. "ÇÜNKÜ BEN MEHMETİ TANIYORUM"...

5 yaşındaki kızçem,hakkı olanı değil orada bşle bulunmayan kuzenini kollamayı öğrenmiş...

Peki Japonya'da 3 yaşındaki çocuklar bunu nasıl hallediyor biliyormusunuz?Şöyle;

A salıncakta,B yanına geliyor;
B:Biraz verir misin? (Elleri birbirine çarparak melodiyle "kaaashiiteee"
A:Olmaz. yine melidyle "daameeeyooo"
B;"kaaashiteee"
A;Olmaz."daaameeeyooo"
B:10'a kadar sayarsam verir miisin?
A: Olur. "iiiyoooo"
B:1,2,3.....10  A iniyor.B biniyor.Es kaza C araya girerse A "hayır B binecek" diyor.Ha elbette 3 yaşında çocuk bu.Huysuz zamanı var.Uykulusu var.Çişi geleni var.Sadece canı sıkılanı var.Mızmızlanıp inmeyebilir.Yada oyuncağını vermeyebilir.Ama olay o değil.Oyun gibi kalıplarla hikaye kitaplarıyla ödünç vermeyi sıra vermeyi sıra beklemeyi öğreniyor.Tanıdığını kayırmayı değil..Çocuk salıncaktan inmezse de A'nın annesi varsa zaten O müdahele edip indiriyor.B'nin annesi varsa O A'ya inmesi gerektiğini söylüyor ve A'nın annesi asla buna gıcık olmuyor.Çünkü doğru olan bu..

İşte böyle..finishi de parktan manzaralarla yapayım da ben değil fotoğraflar konuşsun..Haydi güzel günler..




1 Ağustos 2016 Pazartesi

Sadece Dertleşmek İstedim...

  Bu yazı Japonya ile falan ilgili değil.Baştan söyliyeyim.Belki birkaç gün sonra silerim.Şu an sadece  dertleşmek istiyorum..

 İnstagramda filan da daha önce defalarca bahsettim.Bilenler biliyor. Uykudan nefret eden, mecburi uyuyan bir kızım var benim.Benim gibi de çok anne vardır eminim..Ama benim yaşadığım hayatı yaşayan var mı,varsa ya biz de öyleyiz diyeni arıyorum kendime.Hani sanki yalnız olmadığımı bilirsem güç mü verecek ne..

 Paylaşıyorum ya bahçedeki organik sebzeleri,mis kahvaltıları,pırıl pırıl denizi..Çok şükür kıymetini biliyorum da,yeminle daha sandığınız gibi bir tadını çıkarmadım bunların..Geleli üç hafta oldu..

 Çünkü bütün gün Meyra'yla evcilik oynuyorum.Meyra'yı parka götürüyorum.Meyra'yı denize götürüyorum.Meyra'yla koşturmaca oynuyorum.Meyra'ya origami yapıyorum.Meyra üç kuruş öğle uykusu uyursa da bütün işleri anneme yıkmayayım diye iki ortalık bulaşık topluyorum.

 Yanlış anlamayın.Bu döngüden şikayetçi değilim.Bunu seçen benim.Çünkü Meyra çok duygusal bir çocuk ve alıştığı düzenden,dilden,babasından uzakta bocalamasın,mutlu olsun diye elimden geleni yapıyorum.Yapmazsam rahat etmiyorum.Çünkü Meyra akşamları babamı özledim deyince,eve gidelim diye ağlayınca ben bitiyorum..

 Amma velakin,hayallerle gerçekler bir değil ya..Ah o hayal kırıklığı..Buraya gelince her yer ot bayır.Sokakta oynayacak.Bir sürü insan,Herkesle oyalanacak hayallerindeydim..Oysa ki Meyra aynı Meyra..Su ister "annem versin",bakkala gider "annem gelsin",bişeyin kapağını açamaz "annem açsın"..

 Tamam buna da itirazım yok.Çok şükür yine de.Ama o geceler ah o geceler..Benim kızım uykusu gelince bi enerjik olan türden.Kafa uçuyor.O yatağa gitmemek için bin takla,o yatağa gittikten sonra uyumamak için bin takla.Su isteniyor,beş dakika önce gidildiği halde çişe gidiliyor,illaki aklına anlatacak birşey geliyor.Ha bu arada yanına yatılmadan asla uyunmuyor.Neyse bütün fasıllar bitiyor,geriye uykuyla cebelleşme kalıyor.O gözler 3 saniyeden fazla kapalı kalamıyor!!Hani beş saniye kapalı tutabilse uyuyacak kesin! O arada ben bin kere uyuyakalıp uyanıyorum.O'ysa elinden düşürmediği mendilini habire tırtıklaya tırtıklaya gözler fal taşı gibi açık birşeyler düşünüyor.Hiç bişey düşünemezse aklına dinazorlar geliyor.

 Allah'ımmmmmm!!!! Bu iş her gece istisnasız en az 1 saat.1 saati geçince bende sabır tükeniyor.Dayanamayıp sesimi yükseltiyorum.Bu sefer ağlama faslı başlıyor.Ama öyle bir ağlama,çocuğa birşey yaptım sanar duyan..Sonra barışma,koklaşma,ter içinde dip dibe uyuyakalma...HER GECE!!!

 Bu gece bıraktım ne zaman baygın düşerse dedim.Saat 12'de yatağa götürdüm.Hala uyumayacağım diyordu.Artık bu saatte perişandır uyur dedim..Saat 1.30 oldu!!Pes...Bugün bende de musluklar iflas etti..Boşaldı gözyaşlarım..Onları görünce bu sefer Meyra kucağımda gözümün içine bir bakışı vardı.."Annem artık ağlama,bende ağlamıycam "diye eliyle gözyaşımı bir silişi vardı.Kendimden nefret ettim.Canını böyle acıttığım için..

 Bi daha gözümü kapatıp hemen uyucam diye söz vere vere uyudu şimdi...Bense karmakarışık..Çünkü kendime ayırabileceğim tek vaktim o uyuduktan sonra gece vakti.Ama şu anlattığım durumda çoğu gece yanında uyuyakalıyorum.Nadir uyuyakalmasam saat 11 filan oluyor.O saatten sonra bir kahve yaptım,bilgisayara geçtim derken gece yarısı..Oturunca 2'ye kadar sabah gözümü açamıyorum..Sonra gece olup da Meyra yine yatakta beni iki saat ağaç edince yine kızıyorum..

 Ama bir taraftan da biliyorum ki,her çocuk gibi Meyra da uyumaktansa oyun oynamayı yeğliyor elbet ama artık uyumak istese de uyuyamıyor..Gözlerini kapatıyor ama düşüncesiz kalamıyor.Kendisi bile farkında değil o gözlerin yine açılıp fıldır fıldır döndüğünden.Neler geçiyorsa artık o minik kafadan..Sesimle irkilip farkediyor çoğu zaman.Herkes çocuğunu bilir.Ben Meyra'yı biliyorum.İnatla uyanık kalmak istediğinden değil,Çoğu zaman uyuyamıyor..Ama benim buna bir çözümüm yok..Ne zamana kadar böyle sürecek bir bundan korkuyorum..

 Ve yine bana bu kadar yapışık olması benim çok üstüne düştüğümden,güvenli güvensiz bağlanması bilmemne psikolojisinden şundan bundan değil.Herkes çocuğunu bilir.Minicik bebekliğinden beri duygusallık abidesi Meyra.Balık burcu.Elin derdini dert edinen,çizgi filmde biri üzülse oturup ağlayan,koca insan gibi duygularını saklamaya uğraşan,koca insan gibi sabreden bir çocuk..Laftan anlayan..Her çocuk gibi sıkıntılı şımarık zamanları hariç uysal..Hatta bazen korkuyorum bu huylarından.Daha bacak kadarken böyle ,büyünce hep ezilen uyutulan olmasın şu kahpe dünyada diye..İşte böyle bir çocuk olduğu bana çok bağlı.En ufacık şeyde gölgeme saklanmak istiyor.Her yeni adımında en bildiği en güvendiği ben yanında olayım istiyor.Yeni bir sokağa girerken bile.Yeni terliğini giyerken bile..

 Nerelere geldik..! Velhasıl benim gündüzüm gecem,tatildeymiş,annanenin yanındaymış,öyle yayıp totoyu yatma durumum yok..Tv karşısında bir çekirdek çitlemem yok.Olsa oturup yeni ders videosu çekeceğim.Olsa yeni iş planlarım için hazırlıklarımı yapacağım.Olsa şu bloga iki kelam yazacağım..Olsa belki bir fil izleyeceğim..Olmuyor işte..Ben de böyle birikiyorum..Sonra yazıyorum..Rahatlıyorum.. ;) Şimdiden kendimi iyi hissediyorum. :) İyi ki açmışım bu blogu ve iyi ki okuyan güzel insanlarım var.Çok şükür.Bir de tabiki sağlık var.Bin şükür..  (Yinede saçımı süpürge ettiğimi biri büyüyünce Meyra'ya anlatsın. :))))) Hadi iyi geceler :))